24 Ağustos 2010 Salı


Yaş ilerledikçe, sanırım, insan gücün karanlık tarafına daha çok yaklaşıyor. Yaklaştıkça yalnızlaşıyor. Kalbi nasır bağlamaya başlıyor. Kindar oluyor. Kolay affetmiyor. Etrafında olan bitenlerin çok azı onu şaşırtabiliyor. Neredeyse herşey normal. Mucizelere yer yok. Görüştüğü arkadaşların sayısı azalıyor. Bir süre sonra bir bakmış, sadece ayda bir telefonla aradığı, iki senede bir gördüğü bir-iki, ama üç değil, kadim arkadaşı kalmış.
Babam bana hiç; "Bu hayatta yalnızsın" dememişti ama ben onda görmüştüm, bu hayatta yalnızsın arkadaş.
"Kimsin sen? Şüphesiz, sen, sen değilsin. Sen o'sun."*

* Mirat-ül İrfan - Muhyiddin-i İbn-i Arabi

Şarkılar:

20 Ağustos 2010 Cuma

40 yil Sonra Ilk Defa


Milli takım altı sene aranın ardından 2008 yılında tekrar bir büyük uluslarası turnuvaya katılmaya hak kazandığında çekilen reklamlar içinde beni en çok etkileyen “Bekledik” temalı reklamdı. Türkiye nin dört bir yanından, farklı meslek gruplarından insanların oynadığı filmde bu şampiyonayı nasıl beklediğimiz anlatılıyordu. Memlekette bulunduğum tatillerden birine denk geldiğinden, stadyumdan seyredebilme şansını yakaladığım, 2.Lig e yükseldiğimiz, iki sene önceki Isparta maçında da; 1.Lig e çıkmayı garantilediğimiz, Göztepe nin yüzü suyu hürmetine Yeni Asır TV de verilen Göztepe müsabakasında da hep bu reklamı düşünmüştüm. Ne kadar uzun bir zamandan beri bugünü beklemiştik...

Takımla ilgili benim hatırladığım en uzak anılar 80 lerin başından, amatör kümenin son yılları ve profesyonel 3.Lig in kurulduğu ilk yıllardan. Şimdi , maalesef, hiçbiri ortalıklarda olmayan Manisa Mensucat, Kırkağaç Acar İdman Yurdu, Soma Sotes, Soma Linyit li yıllar... ·3. Lig in ilk iki sezonu yaptığımız şampiyonluk mücadelesinin (Sarı Bayram lı -şimdi her nerede ise selam olsun, Taksi Zeki li -Zeki Ağabey, hürmetler- sezonlar) sonrasında senelerce bu iddiadan uzak olmuştuk. İlk sezon Manisa zıplayıp gitmişti, sonra Çanakkale. Ardından, biz yanlarına bile yanaşamadan basıp giden, arkalarından bakakaldığımız Yeni Salihli, Yeni Turgutlu (o zamanlar adları böyleydi, 90 ların modası olsa gerek) ve daha niceleri. Sonraki her sezonu, tıpkı “Gönüllerin Şampiyonu” Trabzonspor gibi, Türk basınının klişe deyimi ile “Şampiyonluk Parolası” ile açmıştık. Bunun adı Umut tu. Sonra, bir gün, yine böyle başlanılan sezonlardan birinde en dibe vurmuş ve gediklisi olduğumuz lige veda etmiştik. Ama derler ya; “Bazen daha yükseklere çıkmak için en dibe vurmak gereklidir”. Belki de bu yüzden o düşüş bizim için bu çıkışın da başlangıcı oldu. Amatör ligteki o bir sezonluk mücadele bizim tarihimizin en güzel sayfalarındandır. Takımımızda görev alan ligin eski şöhretlerinin de büyük emeği ile çatır, çatır top oynayarak, terinin son damlasına kadar hakederek tekrar başladığımız yere gelmiştik. Orta sıralarda gezinilen ve belki de hem mental hem de alt yapı olarak bugünlere hazırlanılan senelerin nihayetinde 2008 deki ilk büyük zafer ve bu seneki büyük başarı geldi. İşte geçmişimizin özetinin özeti. Artık büyüklerin ligindeyiz. Artık yerel değil, hep hayalini kurduğumuz, ulusal ligdeyiz. Artık yeni şeyler söylemenin ve yazmanın zamanı. Hikayemizi yeniden yazmaya başlıyoruz.

24 Nisan 2010 Cumartesi

Gerisayım

Ülkemden uzakta dokuzuncu yılımı dolduruyorum. Kızım, 1.5 aylık oğlum, eşim memlekette tatilde. Babamı kaybedişimin ikinci yılı. Çok özlüyorum... Grooveshark'ta Jeff Buckley'in Hallelujah parçası çalıyor. Memlekete döneceğim ve babamın benimle yaptığı gibi, benim de çocuklarımla, evimde, Pazar öğleden sonraları, elde (asla İddaa değil) sadece dört kolon oynanmış Spor Toto kuponu, TRT Radyo-1'den lig maçlarını dinleyeceğim, her Trabzon'a, Antep'e, Adana'ya, Eskişehir'e, Ankara'ya, İzmir'e bağlanıldığında kimin gol attığını merak edeceğim günlerin hayalini kuruyorum. Babam için bir kadeh daha kaldırıyorum, beraber içemediğimiz günlerin hatırına.

13 Nisan 2010 Salı

Kafamız Güzel mi?


Son zamanlarda futbol forumlarında, bloglarda kendilerini Chelsea, Man. United, Liverpool, Real Madrid, Bayern Münih (ulan başka takım mı bulamadınız) taraftarı olarak tanımlayan, bu takımların logolarını avatar olarak seçen tiplerin yorumlarına sıkça rastlamaya başladım. Bakıyorsun adam İstanbul'da, Trakya'da, Anadolu'da yaşıyor. Türk, Kürt, Çerkez, (Laz diyemiyorum zira hakikatten öz Laz olup ta, bakın Karadenizli demiyorum, Trabzonspor dışında bir takımı tutan birini tanıyan varsa hemen bildirsin), Süryani, Arap, Yörük vs. Türkiye'li. E yurtdışından da gelmemiş. Oglum ne ayaksınız lan ? Nerede yetişiyorsunuz siz ? Ananız, babanız ne diyor bu işe ? Ulan hadi Trabzonspor'u, Altay'ı, Göztepe'yi, KSK'yı, MKE Ankaragücü'nü, Gençlerbirliği'ni, Es-Es'i, Adana Demirspor'u, Bursa'yı tutmuyorsunuz, bari üç İstanbul takımından birini tutun. Şu globalizasyon dedikleri şey ne yaman bir şeymiş be...

Profesyonel-amatör farketmez, tüm psikologları, sosyologları, antropologları, vantrologları göreve davet ediyorum. Bir el atıverip bizi aydınlatın, ne iştir bu durum.

20 Mart 2010 Cumartesi

Başlıyor muyuz?


ODTÜ Öğrenci Kollektifi'nin EGO Eylemi hakkındaki açıklaması için:

Foto: www.milliyet.com.tr

4 Şubat 2010 Perşembe

Dr. Skull


Geçenlerde eşim sormuştu, "Hayatının hangi dönemine geri dönmek isterdin?". Önce "Lise" diyecek oldum, sonra "Ne lisesi ya" dedim, "Tabii ki hazırlık ve 1.sınıf". En eğlenceli, en salak, en geyik yıllardı be... 100. Yıl'daki 15 katlılarda bok içinde yüzen öğrenci evi, benden 5 yaş büyük, kaşar talebe 4 ev arkadaşı, onların eve ne zaman ve nasıl geleceği bilinmeyen arkadaş sürüsü, patlayan aponsiyometreler* ve fonda Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay, Sezen Aksu, Queen, Led Zeppelin, Iron Maiden, Metallica, Judas Priest (ki geçen sene bu abilerin konserini konsere gitmeme(!) rağmen nasıl kaçırdığım bir ibret hikayesidir ve eninde sonunda burada anlatılacaktır), Megadeth, Slayer, (hatta kesmezse Obituary), Kesme Şeker, Mavi Sakal, Pentagram veee Dr.Skull. O günlerin anısına Dr. Skull'dan geliyor: "Yaşamak istiyorum".


Olur da bu yazıyı okursanız, o albümler için binlerce teşekkür....

* Aponsiyometre : Sanal geyik ölçer

24 Ocak 2010 Pazar

Bomba Yazarlar - 1

Emrah Serbes. Bu adamı kardeşim gibi (hiç görmüşlüğüm yoktur) severim. Ne yazarsa alırım. Son kitabı "Erken Kaybedenler". Erkek çocuklarını konu alan, zaman zaman göz yaşartan, zaman zaman da kahkahalarla güldüren sekiz hikaye bulacaksınız bu kitapta. Benim favorim: "Zannettiğin Gibi Değil".

Önceki iki kitabı ise polisiye roman. İlki (Her Temas İz Bırakır) hakkındaki güzel bir yazı için:



17 Ocak 2010 Pazar

Jewish Settlement in Akhisar

Benim doğduğum şehirde de bir zamanlar bir Musevi azınlığın varolduğundan bahseden bir döküman beni bir hayli şaşırttı. Akın Tütüncü tarafından hazırlanan bu araştırma kitapçığındaki bazı fotoğrafları taradım. Aynı kitapçıktan alınan, özet babında, bazı cümleleri de, fotoğrafların altına ekliyorum. İtalik ve tırnak içinde yazılanlar kitapçıktan, değiştirmeksizin aktarılmıştır.
A group of people(1), which was spread all over the world, lived under despotism for thousands of years, despised, not welcomed anywhere but survived throughout the history. The same group of people founding a state, which has caused another nation to suffer in the last 50-60 years. Anyway, let us not jump into endless political discussions, where everybody looks at the scene from their standpoint. I am personally interested in the history of Sephardic clan, which lived in our geography. When I say 'our geography', I mean lands from Bosnia to Palestine and as addition of course 'Andalusia'.
It was very interesting to encounter a document about a Jewish minority has existed once upon a time ago in the town that I was born. I scanned some images from this document (a leaflet) that was prepared by Mr. Akin Tütüncü in English . Some sentences taken from the same leaflet are also given below without changing anything (in italic fonts and in quotation marks).
(1) It seems that the race or nation are not the right words in English (see http://judaism.about.com/od/abcsofjudaism/a/beingjewish.htm)
Reference: Leaflet prepared by Mr. Akın Tütüncü
"Jews of Salonika, came to settle in Akhisar in order ro produce and sell CUKA -special lining for the woolen fabrics used by the Ottoman soldiers."
"Agriculture Boarding School:"
"This building is situated Kayalıoğlu town that is 10km far from our city. It is a three-storied building and built with timber material.
The building was purchased in 1905 from the French, who constructed the railroad between İzmir & Akhisar and it has been used as educational center so far. But this residence was emptied in 1966 ....
This school is the most famous one of the ALLIANCE schools whose numbers are decreasing at present and which has the same function at the precious Country Institutions in Turkey, where lots of Turkish intellectuals were educated..."
"Synagogue:"
"This building is very close to a busy street in our city. Tahir Ün Street. It is located at the end of 31st Street.
Eventhough the Synagouge was safe for long, in recent years the roof has collapsed because of the lack of interest and still treasure hunters are digging the place from time to time. Today, of the whole Synagouge, there are only the walls and the door left behind."
"Jewish Cemetery:"
"This place is on the south of our city, next to the industrial center and Community Education Center. It is split from the ancient Reşatbey Muslim Cemetery, which is not longer being used, by a main road. Today there are still 32 tombstones, which could survive the destruction but this number is getting smaller day by day... Even though it was a 4230 m2 territory at the beginning but now it is become two pieces of lands totally 673 m2."